Adam’ın büyük savaşı

Şık ve elit miniklerin ne zaman başladığını
görmek için Adem ve Havva
zamanlarına gitmemize gerek yok. Neticede
bu başlangıcın üzerinden çok da fazla
bir zaman geçmedi. İç mekanı da şıklaştırılan
ilk elit şehir cücesi, yani Autobianchi A112,
1970’lerin başında piyasaya çıkmıştı. Trendin
kurucusu olan ama karoserinde pas korumadan
daha çok stil barındıran bu
otomobili yaratanlar İtalyanlardı.

Autobianchi A112 ile “tekerlekli
çikolata kutusu” fikri de
doğmuş oldu. Bu fikir 2001’den
bu yana Mini, ayrıca Mini’den
6 yıl sonra piyasaya çıkan Fiat 500 ve şimdi
de Adam tarafından mükemmelleştirildi.
Adam’ın önadıysa Opel. Ancak bu durum en
azından moda dedektiflerinin kulak kesilmesine
neden oluyor: “Nasıl yani? Opel lifestyle
tasarlayabiliyor muymuş? Bunu gerçekten
yapabilirler mi?”

Diğer taraftan Adam sadece dev bir önyargı
tsunamisine meydan okumak zorunda kalmayacak.
Çünkü Adam’dan markanın hayatta
kalmasını sağlaması da bekleniyor. Aslına
bakılırsa Mini ve Fiat 500 için de durum pek
farklı değildi: İkisi de ebeveynlerinin hayatlarını
kurtardı.

Küçük Adam da bunu yapmak
istediğinden büyük bir moda dalgası
yaratmayı hedefliyor. Hem
de 30 bin adet ve her biri birbirinden
şık ve stil sahibi görsel
kombinasyonlarla. Ancak burada
aklımızda bir soru da beliriyor: “Acaba
bu kombinasyon zenginliğiyle bazı teknik
zayıflıklarını da örtmek istiyor olabilir mi?”
Neticede motorundan süspansiyonuna kadar
Adam, artık pek de genç sayılmayan Corsa’nın
teknik aksamını kullanan bir otomobil.

~En azından bu altyapı, ayaklarınızı kullanırken
kaslarınızın tutulmasına neden olmuyor.
Çünkü Opel’in yeni küçüğünün ayarları kesinlikle
gayet iyi. Bugüne kadar Opel’in ürettiği
hiçbir küçük otomobil Adam kadar dinamik
bir karaktere sahip olmamıştı. Hatta test
aracımızın konfor seviyesi, 18 inçlik büyük
jantlara rağmen, yeterlinin üzerindeydi. Alçak
oturma pozisyonu, harika spor koltukları ve
yeterli hassasiyeti sunan elektrikli servo direksiyonuyla
Adam “Mini’nin Alman kopyası”
denilebilecek özelliklere sahip.

Test sürüşlerini yaptığımız bozuk zeminli
İtalyan şehir dışı yollarında Mini, kesinlikle
daha sert bir şekilde ilerliyor ancak bu durum
gerçekten rahatsız edici olmuyor. Çünkü
üzerinden geçtiğiniz her zemin bozukluğu
ve hızlı aldığınız her virajda BMW’nin karakterini
hissediyorsunuz. Münihli genlerin
dışında Mini, olgunluk, tecrübe ve özellikle de bolca erkeksilik sergiliyor. Fiat 500’de ise
bu durum biraz daha problemli. Pazarlama
departmanının iddia ettiği “sürüş macerası”
hissi Mini’de sonuna kadar yaşanırken, Fiat
500 ise daha çok iki X kromozomuna sahip
insanları hedefleyen bir “yaşam hissi” sunuyor.

Cinquecento kesinlikle oyun oynamak
istemeyen bir otomobil. Mini ile herkes aracı
zorlamak, virajlarda yanlamak istiyorken, Fiat
500’ün tek hedefi günümüz modasının gözdesi
minikler arasında şık İtalyan’ı oynamak.
Şık kabuğunun içindekiler abartılı hırslara
hitap etmiyor kesinlikle: Süspansiyonu sportiflik
için çok yumuşak, direksiyonu ise fazla
hissiz kalıyor. Hatta vanları andıran yüksek
oturma pozisyonu bile daha ilk anda tüm
sportif hisleri öldürüyor.

~Konu motor olduğundaysa tekerlekli çikolata
kutularımız birbirlerine şaşırtıcı derecede
benziyor: Üçü de hayal kırıklığı yaratıyor.
Örneğin Fiat’ın, gücü 100 HP olarak açıklanan
motoru kalkışlarda en azından 20 HP daha
zayıfmış gibi hissettiriyor, üst devirlerde ise
aşırı gürültücü oluyor. Adam’ın 100 HP’lik
motoru da daha güçlüymüş gibi hissettirmiyor:
Corsa’dan alınan bu eski makine, 5 ileri
oranlı şanzımanla kombine edilmiş durumda
ve karşılaştırmadaki rakipleri 6 ileri oranlı
şanzımanlara sahipler. Eğer Adam’da altıncı
vitesi olsaydı, motorun yüksek devirlerdeki
can sıkıcı sesleri de, tüketimi de (Mini: 5.4
lt; Fiat: 6.1 lt) biraz olsun azaltılabilirmiş. Şu
haliyle Adam güncel teknoloji seviyesinde
değil. Ancak 2014 ortasından itibaren aileye,
3 silindirli ve turbo beslemeli modern seçenekler
eklenecek.

Karşılaştırmada en fazla beğeniyi Mini’nin
98 HP’lik motoru topladı. Tamam, bu motor
da alt devirlerde yeterli canlılığı sunamıyor
ama artan devirle birlikle 4 silindirli makine canlanıyor ve kulağa hoş gelen sesler
çıkarmaya başlıyor. 400 Euro karşılığında
(Almanya’da) Mini, motoru örneğin trafik ışığında
beklerken durduran start-stop sistemi
de sunuyor. Bu opsiyonun bedeli Fiat’ta 350
Euro, Opel’de ise 355 Euro.

Durum böyle olunca Adam’ın en güçlü
argümanı iç mekanı oluyor. Çünkü iç mekan
gerçekten çok zarif. Yaşam alanını müşteriler,
4 farklı donanım seviyesiyle (Adam, Jam,
Glam ve Slam), ciddi bir duruştan oyuncaklı
iç mekana kadar değişen tarzlarda dekore
ettirtebiliyor. Plastik aksam, yumuşak dokunma
hisli yüzeyler, döşemeler ve dekorasyon
unsurlarının hem görsel etkileri hem de işçilik
kaliteleri, Almanya’da (Eisenach) üretilen
tek küçük otomobilin işini ne kadar ciddiye
aldığını kanıtlıyor. Adam’ın yanında Mini şaşırtıcı
bir banallik etkisi bırakıyor. Fiat 500 ise
kaba tarzıyla yüksek fiyat etiketinin hakkını
kesinlikle veremiyor.

~Diğer Opel modellerinin düğme/şalter terörünü
yakından tanıyanlar, Adam’ın 7 düğme
ve 3 çevirmeli butondan oluşan kumanda
sistemini çok sevecektir. Buna, modern bir
bilgi-eğlence sistemi, şerit değiştirme asistanı
ve elektronik park yardımcısı gibi opsiyonları
eklemek de mümkün. Mini ise tüm bu donanımlara,
2014 yılında piyasaya çıkacak olan
yeni kuşağında sahip olabilecek.

Özetlemek gerekirse Adam lifestyle işini
kesinlikle başarıyor. Geriye kalan tek soruysa,
müşterilerin böyle stil sahibi bir Opel
modelini bekleyip beklemedikleri. Özellikle
de Adam’ın kesinlikle ucuz olmayan bir minik
olduğu düşünüldüğünde: Almanya fiyatı 18
bin Euro’dan başlıyor. Tamam, Mini de, Fiat
500 de birer kelepir değil ama ikisi de başarılı
geçmişlerinin mirasını taşıyan araçlar. Küçük
Opel’in ise böyle bir özelliği yok, yani Adem
(birçok dilde Adam) ve Havva gibi her şeye
en baştan başlamak zorunda.

Sonuç

1- Mini One
Pahalı ve iyi. Klasik cüce artık olgun bir sürüş makinesi, yani bir
tür mini-BMW. Direksiyon, süspansiyon ve şanzıman birinci sınıf.
Ancak iç mekan artık yaşlanmaya başladı.

2- Opel Adam
Adam canlı karaktere sahip bir minik ve asla aşırı sert olmuyor.
Görsel modernliği, versiyon çeşitliliği ve başarılı kalitesine
karşın, pazara eskiyen teknolojileriyle çıkıyor. Bu da iyi değil.


3- Fiat 500

Sevgili Fiat, lütfen kızma.
Çünkü 500’ü her şeye rağmen
seviyoruz. Dinamizm konusunda
pek iddialı değil. Ancak bunu,
daha geniş bir iç mekan ve
benzersiz bir stille telafi ediyor.


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.