Vahşi 80’ler geri döndü

Hayır, bu uymaz. Geçtiğimiz yıllarda
imaj ve gerçeklik hiçbir yerde
Toyota’daki kadar birbirinden uzak
değildi. Japon markanın reklamlarında konuşan
maymunlar “Hiçbir şey imkansız değildir”
gibisinden laflar ediyordu ama buna rağmen
birçok şey imkansızdı.

Dünya liderliği atağı sırasında Japon üretici,
sıkıcı binek araçlar ve yeşil hibridler uğruna
“farklı olma” duygusundan vazgeçmişti. Örneğin
bir zamanların Celica’sı gibi herkesin
kanını kaynatacak, kalplerini ısıtacak bir spor
otomobilleri yoktu.

Ancak bu durgunluk artık sona erdi. Bu
iyileşmenin reçetesiyse, Subaru ile birlikte
geliştirilen GT86 oldu. Aracın sadece kağıt
üzerindeki rakamları bile dikkat kesilmek
için yeterli: Ağırlığı (daha doğrusu hafifliği)
sadece 1240 kg, uzunluğu (daha doğrusu
kısalığı) sadece 4.24 m ve gücünü arka tekerleklere
aktaran 200 HP’lik yüksek devirli bir
boxer motor…

Bu rakamlar size de tanıdık geldi mi?
Eğer geldiyse sizler de ilk anda bakışlarınızı
bizim gibi Alman spor otomobil üreticisi
Porsche’ye çevirmiş olabilirsiniz. Çünkü eskiden
Porsche’nin de böyle bir otomobili vardı:

944. Ancak Porsche, uzun zamandır “ulaşılabilir
spor coupe” fikrini görmezden geliyor.
Geniş kitlelere hitap eden bir Porsche mi?
Tamam, böyle bir şey bugün var ama buradaki
geniş kitle Çinli zenginler ve Rus oligarklardan
oluşuyor ama yine de bu geniş bir kitleye
hitap edebildiğini söylememiz mümkün.
~Durum böyle olunca ister istemez aklımızda
bir soru beliriyor: Sanki başka marka yokmuş
gibi “daha iyi Porsche’yi” Toyota mı yaptı?
Spor otomobilleri olimpiyatına terfi etmenin
yolu burada da “indirgemeden” geçiyor.
GT86 ve 944, ortalama Avrupalıların eğilme
sınırlarını zorlayan sadece 1.30 m civarındaki
alçak yapılarıyla dururken bile hızlı görünüyorlardı.

Diğer taraftan bu taktiğin işe yaradığı
da kesin. 1980’li yılların temsilcisi 944, spor
otomobillerin abes görünebileceklerini, daha
doğrusu böyle görünmelerinin gerektiğini
bizlere gösterdi. Bugün bu tasarım hem göze
hoş görünüyor, hem de Porsche’nin, tek amacı
keyif vermek olan bir otomobil ürettiğinin bir
kanıtı oldu. 944 de bu inancı boşa çıkarmayan
bir otomobil: Direkt, dayanıklı, meydan okuyan
ve günümüzün spor otomobiliymiş gibi
davranan modellerinden çok daha samimi…

Bunun doğal bir sonucu olarak 944 yolcuları,
dar kesimli ve kahverengi şeritli velur
döşemelere sahip koltuklarda oturuyordu.
Sürücü ise küçük ve dik konumlu bir direksiyon
simidini kullanıyor, vitesleri kemikli
bir şekilde değiştiriyor ve Porsche mühendislerinin
2.5 lt hacimli bu motordan gerçek
bir tork mucizesi (230 Nm) yarattıkları için
mutlu oluyordu. Arka akstaki şanzıman sayesinde
944 dar virajlarda harika bir sürüş
dengesi sunuyordu ve insanları daha fazla
spor otomobile ihtiyaçlarının olamayacağına
ikna ediyordu.

Hemen ardından GT86’ya bindiğinizde, bu
Toyota’nın 944’e ne kadar benzediğini görüp
şaşkınlığa düşüyorsunuz. Hem de konseptlerinin
arasında 30 yıllık bir fark olmasına
rağmen… Japon sporcu safkan ve hilesiz
hissettiriyor. Sadece iç mekan bile 1980’lerin
geri döndüğünü düşünmeniz için yeterli.

~Basit görünümlü dijital saate geçtiğimiz yıllarda
herhangi bir Nissan, Mazda veya Honda
modelinde rastlayabilirdiniz. Kullanılan sert
plastiğin sert plastik gibi görünmesi de, öyle
de hissettirmesi de rahatsız edici değil. Başka
araçlarda hemen eleştiri konusu yapacağımız
bu zayıflık bir şekilde GT86’nın samimi karakteriyle
çok iyi uyum sağlıyor. Ayrıca start-stop
otomatiği veya vites değiştirme göstergesi gibi
günümüzün aklıselim donanımlarının da bu
otomobilde hiç şansları olmamış. İşte GT86’yı
benzersiz kılan özellikler tam da bunlar.

Toyota’nın direksiyonu 944’ünkinden biraz daha hassas. 6 ileri oranlı şanzımanın vitesleriyse
kısa vites yollarında ama biraz güç
gerektirerek değiştiriliyor. Küçük boxer ise
tek bir şey istiyor: Devirlenmek, devirlenmek,
devirlenmek… Porsche ile aralarındaki tek
gerçek farklılık ise zayıf kalan torku: 6400
d/d’de 205 Nm. Bu nedenle GT86, kendisini
bu yüksek devirlerde rahat hissediyor ve sesi
de 911’i hatırlatmaya başlıyor.

Şehir dışı yollarda yapılan yolculuklarda
GT86’nın kompakt boyutları ve referans noktası
olarak kullanabileceğiniz çamurluk çıkıntıları
beğeni topluyor. Araç en dar virajları
bile başarılı bir dengeyle alıyor ve limitlerine
yaklaşıldığında hafifçe arkadan kayma eğilimi
gösteriyor. Bu da harika bir özellik.
Finalde Toyota’nın, klasik Porsche erdemlerine
rahatlıkla uyum sağladığını ve GT86 ile
zamanımızın en etkileyici spor otomobillerinden
birini ürettiğini söyleyebiliriz.

Sonuç

Porsche 944 ve Toyota GT86, spor otomobillerin
mutlaka lüks ve güçle tanımlanmalarının gereksiz
olduğunu ortaya koyuyor. Neticede ikisi de lüks
değil ama kesinlikle çok keyifli, çok etkileyici ve
birbirlerine çok benzeyen otomobiller.


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.