Bu Hyundai zirveyi hedefliyor

“Bir keresinde Tom Cruise’u görmüştüm.
Ne kadar kısa olduğuna
inanamazsınız! Gülüşü filmdekilerle
aynı, saçı da… Tek fark
beklediğimden bir karış kısa olmasıydı”…
Yolda karşılaştığınız bazı yıldızlarda bu durum
sık sık yaşanır. Çünkü çok daha “insan”
çok daha normal görünürler. Benzer bir
durum, piyasaya çıkmadan önce bayağı abartılan
Hyundai i30 için de geçerli: Frankfurt
Fuarı’nda önüne kırmızı halılar serildi, VW
Başkanı’nın oynadığı (Wolfsburg tarafından
buna bilinçli olarak izin verildi) internet reklam
filmleri… Sanki bir Hyundai, kompakt
otomobil pazarının liderlik yarışına katılabilecekmiş
gibi!

İşte, şimdi tam karşımızda. Ford Focus ile
Opel Astra’nın arasında ve yeni Honda Civic’in
hemen yanında.. Tam da kompakt sınıfta bir
Tom Cruise gibi duruyor. Hoş, modern ve
tam olması gereken yerlerde birkaç mimik
kırışığına sahip. Yine de i30’un tasarımı genel
görünümden sıyrılıp insanın gözüne batacak
kadar da iddialı değil. 4.30 m’lik uzunluğuyla
rakiplerinden daha kompakt olması ise park
manevralarında hayatı biraz olsun kolaylaştırabilecek
bir ayrıntı.

Şehir trafiğine girdiğinizde, i30’un üçüncü
yan camının var olmasını ve başarılı görüş
özelliklerini takdir etmeye başlıyorsunuz. İç mekan genişliği gayet iyi, sürüş pozisyonu
farklı fiziki yapıya sahip insanları rahat ettirebiliyor,
koltuk dolguları hoş bir sertliğe,
kumanda elemanları ise anlaşılır bir yerleşime
sahip. Tüm bunlar, Hyundai’nin elde ettiği
ilerlemeleri anlamanızı sağlıyor.

Ülkemize Mart ayında gelecek olan i30’a
baktığınızda, mühendislerin hemen her yerde
iyi ve pratik fikirler uyguladıklarını ve çok az
konuyu atladıklarını fark ediyorsunuz. Mat
plastik yüzeylerden kalite hissi yükseliyor,
iç mekan gayet aydınlık ve ceplere 1.5 lt’lik
şişeler bile rahatlıkla sığıyor.

Dizel motor, hacim küçültme ekolünü temsil
ediyor. Hacmi sadece 1.6 lt ve 128 HP’lik
gücüyle rakiplerinden daha zayıf ama başarılı
çalışma karakteriyle hemen beğeni topluyor.
Ancak 140 km/s’nin üzerinde hem biraz nefesi
kesiliyor, hem de dizel homurtu frekanslarındaki
değişim, genel olarak verdiği rahatlık
hissine pek uymuyor. Konforlu süspansiyon
yumuşak karakteriyle yolcuları rahat ettirirken,
orta donanım seviyesi Trend’den itibaren
standart olarak sunduğu klima, viraj farları
veya direksiyondan kontrollü müzik sistemi
gibi lüks kalemlerle yolculukları keyifli hale
getiriyor.

Tek sorun, model değişiminin de i30’a
dinamizm kazandıramamış olması. Mühendislerin
gurur duyduğu yeni elektromekanik
direksiyon birkaç damla benzin tasarrufu
sağlıyor ve tepkileri 3 kademeli olarak ayarlanabiliyor
ama Sport modda bile ağırkanlı ve
hissiz kalmaya devam ediyor. Aslına bakılırsa
Hyundai’nin teknik ilerlemeleri direksiyonla
birlikte bitiyor. Örneğin ESP, hassas yerine
kaba ve sert bir çalışma karakterine sahip.
Aslına bu iyi bir seçim, çünkü i30, ani engel
aşma manevralarında güçlü bir yana yatma
eğilimi sergiliyor.

Honda da yeni modelinde biraz yumuşamaya
gitmiş. İyileştirilen arka aks yumuşak
sürüş özellikleri sağlarken, kokpit tasarımı
biraz derlenip toplanmış, plastik kalitesi
iyileştirilmiş ve marş düğmesi sağ tarafa alınmış.
Sonuçta Civic dokuzuncu neslinde, daha
kullanışlı ve ferah bir iç mekana kavuşurken,
günlük kullanıma da daha uygun hale gelmiş.
Ancak biraz garip bir tasarıma (stoplar garip
duruyor!) sahip arka kısımda spoyler hala
görüş hizasında kalıyor ve İtalya’nın bozuk
asfaltlı yollarında ilerlerken karoserden ve
plastik aksamdan gıcırtı senfonileri yükseliyor.
Neyse ki Civic’in üstün iç mekan konsepti,
bu olumsuzluğu telafi ediyor: Örneğin Civic
Hatchback’in 477 lt’lik bagaj hacmi, orta sınıf
sedanları bile aratmayacak kadar geniş ve
koltuklar yatırıldığında bu mağaranın hacmini
1378 lt’ye kadar yükseltmek mümkün.

Sinema koltukları gibi ayar imkanı sunan tekli
arka koltukların konsepti de harika. Bu kapsamlı
ayar kabiliyeti, yakıt deposunun arka
koltukların değil de, ön koltukların altında
konumlandırılmasıyla mümkün olmuş. Çift
katlı kokpit göze biraz daha hoş görünüyor.
Büyük hacimli dizel motor da Civic’in avantajları
arasında: Etkileyici ve sakin bir çalışma
karakteri sunan dizel motor, start-stop otomatiğiyle
mükemmel bir uyum içinde çalışırken,
hassas vites değişimleri sunan şanzıman
sayesinde sportif bir ruh da sergiliyor. Seri
olmak yerine tasarrufu tercih edenlerse kokpitteki
“Econ” düğmesine basarak motorun
canlılığını bir miktar geriletebiliyor.

Opel Astra’nın 1.7 CDTI dizel motoru ise
kesinlikle canlılıktan uzak bir makine, neyse
ki Türkiye’ye bu ağırkanlı motor yerine daha
küçük hacimli ama daha başarılı olan 1.3 lt’
hacimli küçük dizel motorla ithal ediliyor!
Ağırkanlı ve gürültülü bir çalışma karakteri
sunan 1.7 CDTi dizel motoru, Astra’nın iyice
yavaş kalmasına neden oluyor. Yani karakterine
verdiği zarar, tasarruf avantajından
daha fazla. Bunun dışında tasarruflu versiyon
Ecoflex’in şanzıman oranları o kadar
uzun tutulmuş ki, otoyolda nefesi çok erken kesiliyor: Vitesler arasında boşuna gezinip
duruyor, çekiş gücünün son kalıntılarını nafile
arıyorsunuz. Motor dışında Astra, genelde
gayet sağlıklı bir görünüm çiziyor, sağlam ve
kaliteli işçiliği ve karşılaştırmanın en iyi koltuklarıyla
beğeni topluyor. Astra, gayet makul
bir bagaj hacmi (370 lt), adaptif amortisörlere
sahip Flexride opsiyonu olmadan da gayet
konforlu bir süspansiyon ve şerit takip asistanından
otomatik trafik işareti tanımlamaya
kadar bolca elektronik yardımcı sunuyor. Tabi
ki bunların hepsi opsiyon listesinde… Son
olarak sormamız gereken bir soru daha var:
4.42 m’lik uzunluk nasıl olup da başarılı bir iç
mekan genişliğine dönüştürülemedi? Dışarıdan
büyük, içeriden ise vasatı aşamıyor…

Opel’in aslında ne kadar iyi olabileceğinin
işaretlerini Focus’ta görmek mümkün. 4.36
m ile Ford da gayet uzun bir otomobil ama iç
mekan beklendiği kadar bonkör değil. Ancak
2.0 lt’lik dizel motoru çok daha başarılı ve
sesleri de daha iyi: Sesler, hafif homurtularla
enerjik çığlıklar arasında değişiyor. 5000
d/d’ye kadar devir çevirebilmesi ise motorun
her türlü kullanım tarzına rahatça cevap verebilmesini
sağlıyor. Ford’un 2.0 lt’lik dizeli,
Civic’teki rakibiyle “Dizel Kralı” unvanı için
kapışıyor. Hassas vites değişimleri sunan
şanzımanın da katkısıyla Focus, gayet sportif
bir genel karakter sunabiliyor. Sonuç olarak
karşılaştırmamızın “nabız hızlandırıcı” rolü
Focus’un.

Sonuç

Yeni i30 da Hyundai’nin “büyüklerle” oynamaya hazır olduğunu kanıtlıyor. Kompakt
Koreli’nin iyice yaklaştığı Focus, daha iyi motoru ve daha iyi direksiyonuyla beğeni topluyor.
Yenileme Civic’i de iyileştirmiş. Özellikle konfor ve donanımlarda önemli kazançlar var. 1.7 lt’lik
yorgun ve emektar dizel motor, aslında gayet iyi bir otomobil olan Astra’nın dördüncü olmasına
neden oldu. Neyse ki Astra Türkiye’ye bu motorla birlikte gelmiyor.


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.