Kompakt sınıfta bitmeyen mücadele

Yeni Hyundai i30 bugüne kadar
basında birçok övgü yazısının
başrol oyuncusu oldu. Biraz
romantizmle Hyundai, bu haberlerden
kendisine güzel bir taç hazırlayabilir.
Ancak bizde işler böyle
yürümüyor: Zirveyi hedefleyenlerin
elle tutulur veriler ve pratik yetenekleriyle
kendilerini kanıtlamaları
gerekiyor. İşte i30’u bu nedenle ilk
kapsamlı karşılaştırmalı testimize
konuk ettik. Puanlamaların yapıldığı
bu ilk karşılaştırmada Koreli
kompakt otomobil, Japonya, Fransa
ve Almanya’dan gelen en önemli 3
rakibinin karşısına çıktı.

Kısa bir süre önce yenilenen Honda
Civic, sivri yanları törpülenerek
daha geniş kitlelere hitap edecek
yeni görünümüyle karşımıza çıkıyor.
Civic’in diğer önemli kozlarıysa
harika bir dizel motor ve etkileyici
taşıma yetenekleri. Tasarımının daha
sivil hale gelmesi kesinlikle iyi
bir seçim olmuş. Çünkü geçtiğimiz
yıl eski Civic bile Almanya’da 7 bin
795 müşteri bulmuştu. Bu da 2010’a
göre yüzde 8’e yakın bir artış anlamına
geliyor. Daha konvansiyonel
hatlara sahip olan yeni modelin bu
trendi daha da ileri götürmesi bekleniyor.
Çünkü burada konuğumuz
olan diğer 3 model, bugüne kadar
Civic’e göre daha iyi satıyordu.
Peugeot 308 ise sahip olduğu
Fransız çekiciliği ve gayet iddialı
fiyatıyla müşterileri etkilemeye çalışıyor.
Yumuşak çalışma karakterine
sahip motor ve sunduğu yüksek
günlük kullanıma uygunluk ise
308’in diğer kozları.

Sportiflik Ford Focus’ta özel bir
öneme sahip. Piyasadaki rakipleri
arasında bu kadar atak sürüş özellikleri
sunan başka bir otomobil
yok. Bunu yaparken pratik özelliklerden
ödün vermemesi ve dinamik
sertlikle uzun gezintilere uygun
konfor arasında başarılı bir denge
kurmasıysa Focus’un diğer silahları.
Geçtiğimiz yıl Almanya’da 61 bin
157 adet Focus satıldı. Bu rakamla
Focus, Golf ve Astra’nın ardından
üçüncü sıraya yerleşti. Ayrıca trend
de yükseliş eğiliminde: 2010 yılına
göre Focus’un satışları 2011’de yüzde
13.8 arttı.

~Bu rakamlar, kompakt Koreli’nin
işinin hiç de kolay olmayacağını
kanıtlıyor. Yani finalde birinciliği
elde etmek istiyorsa birçok alanda
yetenek sergilemeli. Tamam, uygun
bir fiyat ve 5 yıllık garanti gayet
iyi argümanlar ama i30’un konfor,
kalite ve sürüş özellikleri disiplinlerinde
de varlık gösterebilmesi şart.
Öncüsü 2011 yılında 32 bin 697 adet
(Almanya’da) gibi gayet yüksek ve
önceki yıldan yüzde 7.2 daha fazla
olan bir satış rakamına imza atmıştı.
Eğer yeni i30 da benzer veya biraz
daha iyi rakamlara ulaşabilirse, Koreli
yöneticiler kendilerini mutlu
hissedeceklerdir.

Ağır başlı kavalye – Peugeot 308 HDi FAP 150 Active

308 kötü bir otomobil değil. Ancak artık hem rakipleri daha
fazla, hem de daha iyiler.

Peugeot modellerinin, özellikleriyle karşılaştırmalarda
ilk sıraları elde etmeyi garanti ettikleri zamanlar
çok da geçmişte kalmadı. Ancak 2012 yılında rakiplerinin
sayıcı iyice arttı ve rakiplerin hiçbiri (bkz. Hyundai)
uyumuyor. Durum böyle olunca
arka koltuklardaki kısıtlı iç mekan
ve pek de büyük sayılmayan bagajı
daha fazla göze batmaya başladı.
Fransız kompakt diğer bazı disiplinlerde
de zayıflıklar sergiliyor.
Örneğin depo kapağı sadece anahtarla açılabiliyor,
“Sport” olarak adlandırılan koltukların aşırı yumuşak
yan kısımları herhangi bir yanal tutunma sağlamıyor,
12 m’lik dönüş çapıysa fazladan manevra yapmayı
gerektiriyor. Bunun dışında sert süspansiyondan konfor
alabilmek için aracı mümkün olduğunca yüklemek
gerekiyor. Yazık, çünkü 308 ile yolculuk yapmak gayet
hoş. 2.0 lt’lik dizel hem sessiz bir şekilde mırıldanıyor,
hem de her zaman oldukça yüksek
bir güç sunuyor. Özellikle alt devirlerden
hızlanırken hissettirdiği
rahatlık gerçekten dikkat çekici.

~Bunun sebebiyse sadece Civic’te
daha yüksek olan 340 Nm’lik tork
değeri. 308’in bunların dışındaki özellikleriyse karşılaştırmanın
orta seviyelerinde kalıyor: Direksiyon, vites
değişimleri veya tüketimde de ne en iyi, ne de en kötü
sonuçlara imza atıyor.


Hyundai’nin şık umudu – Hyundai i30 blue 1.6 CRDi Trend

i30 ile Hyundai çok önemli ilerlemeler kaydetti. Ancak bazı
teknik konularda hala iyileştirmeler gerekiyor.

Konu ilk izlenim olduğunda ikinci şansınız pek
yoktur. Bu söz Kore menşeli olabilir. Şık karoseri
ve göz okşayan iç mekanıyla i30 daha ilk randevuda
insanı kendisine bağlıyor. Kullanışlılık gayet iyi, arka
koltuklardaki iç mekan genişliği
etkileyici, kalite seviyesi olması
gerektiği gibi… Peki o zaman
neden sadece 3. olabildi? Çünkü
karşılaştırmalı testlerde ikinci
ve sonraki izlenimler de önemli.
Yola çıktığınızda Hyundai, görünümünün vaat ettiklerini
tamamen karşılayamadığını hissettiriyor.
Downsizing ürünü 1.6 lt’lik dizel motorun 128 HP’lik
gücü biraz zayıf kalıyor. Kalkışlardaki hızı veya 188
km/s’lik göreceli düşük maksimum hızı pek sorun
olmayabilir ama vasat esneklik değerleri can sıkabiliyor.
Bu nedenle sollamalarda ya sabırlı olmanız,
ya da sık sık vites değiştirmeniz gerekiyor. Vites
küçültürken bu kez de motorun
yükselen sesi rahatsız ediyor.
Neyse ki bu sakin karakter tutumlulukla
ödüllendiriliyor: 5.2
lt/100 km. Gaza biraz daha dikkatli
bakarak tüketim değerini
4 lt civarına çekmek mümkün. Koreli kompaktın
sürüş özellikleri de pek etkileyici olamıyor, çünkü
direksiyon, sahip olduğu 3 modda da yeterli geri
bildirim sağlamıyor.

~Hızlı nakliye gemisi – Honda Civic 2.2 i-DTEC Sport

Görünümü biraz standartlaştırılırken karakteri aynı kalmış:
Civic, çok canlı bir nakliye aracı.

Yeni Civic öncüsü kadar çarpıcı bir görünüme
sahip olmayabilir ama nakliye gemisi tabiri için
hala uygun. Bunun nedeniyse deha ürünü bir yöntemle
katlanan arka koltuklar. Tatile çıkarken veya
hacimli yükleri taşırken arka
koltukları dümdüz bir zemin
oluşturacak şekilde katlamak
ve 1378 lt’lik hacmi kullanmak
mümkün. Bisiklet veya plazma
televizyon taşımak için arka
koltuk minderlerini (sinema koltuklarındaki gibi)
dikebiliyorsunuz. Normal bagaj hacmiyse 477 lt.
Ancak bu nakliye dehasının bir de olumsuz yönü
var: Yakıt deposu ön koltukların altında olduğu için
arka koltuklarda dizlerinizi iyice kırarak oturmanız
gerekiyor ve ayaklarınıza yer bulmakta zorlanıyorsunuz.
Kısa minderler ve yüksek oturma pozisyonuna
rağmen ön koltuklarda daha rahat ediyorsunuz.
Birkaç katmanlı kokpitin ise
en azından uzun bir alışkanlık
süresi gerektirdiğini söyleyebiliriz.
Yüksek konfor ve 2.2 lt’lik
dizel motorsa Civic’in başarılı
özellikleri: Canlı, keyifli ve sportif.
Buradaki hiçbir rakibi Civic’teki kadar dizginlenmemiş
bir devirlenme kabiliyeti sunamıyor. Ancak
bu canlılığın karşılığında Civic, küçük bir fark talep
ediyor: Tüketim 5.9 lt/100 km.


~Sportif sürüş keyfi – Ford Focus 2.0 TDCi Titanium

Ford, ağırbaşlılık ve keyfin aynı otomobilde sunulabileceğini
kanıtlıyor. Hem de konfordan ödün vermeden…

Alman kompakt, harika bir ağırbaşlılık-sürüş
keyfi karışımı sunuyor. Focus, uzun yolculuklarda
bile yorgunluk yaratmayan sert koltuk dolgularıyla
rahat ettiriyor. İç mekan genişliğinde birinci tercih ön
koltuklar olmalı ancak arkada
da yolcular fazla kısıtlanmıyor.
Hem de arkaya doğru alçalan
tavan çizgisi nedeniyle kendinizi
otomatik olarak başınızı eğmeye
zorlamanıza rağmen. Sorun olabilecek
asıl zayıflıksa maksimumda bile 1148 lt olan
bagaj hacmi. Lütfen Honda’ya bir göz atın! Sürüş
dinamikleri konusundaysa Focus, tüm rakiplerine
örnek oluyor. Kalkışlarda çok kısa bir turbo boşluğu
hissettiren 2.0 lt 140 HP’lik TDCi motor, turbo devreye
girdiği anda keyifli ve güçlü bir çekiş sergilemeye
başlıyor. Süspansiyon ise bir taçlandırılmayı hak
ediyor. Yeterli konforu sunmasına rağmen virajları,
sanki önceki hayatında bir yarış
otomobiliymiş gibi alıyor: Hassas
ve neredeyse aşırı direkt bir
direksiyon, ağırlık transferlerinde
manevraya yardımcı olan bir
arka kısım, hassas ve çok etkili
çalışan bir ESP… Dizel motorlu bir kompaktın bu
kadar keyifli olabileceğine inanmak zor. Bu keyfi
olumsuz etkileyecek tek sorunsa rakiplerine göre
biraz yüksek olan fiyatı olacaktır.

~Ford keyif değerlendirmesini de kazandı ama asıl sürprizi kesinlikle Hyundai
yaptı. Koreli bir otomobilin hem dizayn, hem de rahatlık disiplinlerinde en
önde olması eskiden inanılmaz bir durum olurdu. Ancak i30, sadece hareketli
ve hoş çizgileriyle değil, tıkırtılardan uzak ve göze hoş görünen iç mekanıyla da
insanların hoşuna gidiyor. Bu konuda i30 ile sadece Focus başa baş gidebiliyor.
Bunun dışında Focus, birçok aile babasının ağzını sulandıracak bir sportiflik de
sunuyor, hem de ailenin geri kalanının konforsuzluktan şikayet etmesine gerek
bırakacak bir şekilde. Honda ise otomobil dünyasını kutuplaştırıyor: Civic’i ya
seversin ya da nefret edersin ama o kimseyi yolda bırakmaz. Harika çalışan motor
ve başarılı işçilik kalitesi ise her türlü tartışmanın ötesinde. Gelelim Peugeot’ya:
Genel ortalamada 308 biraz zayıf kalıyor. Hem de hiçbir konuda ağır bir kusur
sergilememesine rağmen. Ancak hiçbir konuda üstün de olamıyor. Küçük Fransız
biraz daha avantgard olmayı rahatlıkla kaldırabilirmiş. Bunun örneğini Citroen’de
görüyoruz.

Sonuç

Belki karşılaştırmaya katılan test aracının özellikleri
Hyundai’nin birinci olmasını sağlayamadı ancak Koreli
üreticinin elde ettiği başarıları fark etmemek imkansız.
Yani gelecekte lider olabilecek potansiyelleri var. Ford
ve Honda’nın küçük farklarla ilk iki sırayı almalarında
belirleyici olan motor disiplini oldu. Başka bir testte, örneğin
benzinli motorlarla yapılacak bir karşılaştırmada
tüm bu sıralama değişebilir. Hyundai’nin en önemli katkısıysa, kompakt
sınıfa ciddi bir hareket getirmesi oldu.


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.