İşte geleceğin Klasikleri!

Tamam, her şey klasik olabilir.
Roma inşaat tarzı, müzik ve bazen de
skandallara imza atan politikacılar…
Babaannenizin gençlik kıyafetleri de
tabi ki: Aşırı klasik!

Sonuç olarak klasik kelimesinin
kapsamı çok geniş ve konu otomobil
olduğunda oldukça esnek de.
1950’lerden kalma bir Mercedes 300
SL tabi ki bir klasik. Peki ama neden?
Çünkü çekicilik yaratan unsurları zamandan
bağımsız. Çünkü geçmişin
bir zirve noktası. Çünkü mutlak bir
uyumla ışıldıyor ve ayrıca bir çağın
da bitişini simgeliyor. Peki ama SL’in
çağdaşı olan bir Opel Rekord klasik
mi? Tanımsal olarak olabilir, çünkü
1950’li ve 60’lı yıllarının otomobilleri
bugün birer “klasik” olarak kabul
ediliyor. Ancak Rekord’un klasikliği
bu kadarla sınırlı. Tamam, sevilesi bir
otomobil olabilir ama duygusal anlamda
bir klasik olmaktan uzak.

Geleceğin klasiklerinin kimler olacağının
cevabını vermekse çok daha
zor. Peki ama neden? Bu alan gerçekten
de “klasik” bir mayın tarlası.
Geçmişte ne kadar çok modelin reklamlarında
“zamandan bağımsız çizgiler”
sloganını kullandığını ve bunların
çoğunun kaybolup gittiğini biliyoruz.
Diğerleri, örneğin Jaguar
Mk II gibi otomobillerineyse zamanının
“uzmanları” eski moda yaftasını
yapıştırmıştı. Peki ya bugün? Günümüzde
Mk II’den daha “klasik” bir
örnek bulmak neredeyse imkansız.
Buna rağmen kristal küremize bakıp
geleceğin klasik olacak otomobilleri
derleme cesaretini kendimizde
bulduk. Bugünün hangi modellerinde
klasik olabilme mayası var?
Hangi otomobilleri gelecekte özlemle
anacağız, hangisine hayran
olacak veya hangisi şiddetle arzulayacağız?
İşte bizim seçtiklerimiz!
~
Klasiklik değerlendirmesi

Audi R8

34 Auto SHOW Sayı 15 · 11 Nisan 2011 Audi üretimi safkan bir süper
sporcu. Ender bulunan, özgün ve ortada
konumlandırılmış 10 silindirli
motora sahip bir model. Almanların
gizli yıldızı ve Porsche’nin şovunu çalan
tek otomobili. Benzer bir durumun
tekrarlanma şansı çok düşük. Özellikle
de Audi’nin artık Porsche ile aynı
gruba bağlı olduğu düşünülürse. Ayrıca
bırakın 10 silindirli motorları, 8
silindirlilerin bile ileride pek yaşama
hakkı olmayacak. Durum böyle olunca
R8’in bir klasik olması da garantilenmiş
oluyor.


Alfa Romeo Brera

Aslına bakılırsa Brera önemli bir
ticari başarı elde edemedi. Çünkü
çok ağır ve çok müsrifti ve otomotiv
basını tarafından da galipler listesine
dahil edilmemişti. Ancak
sahip olduğu içsel
özellikler dikkate
alındığında
bunun pek önemi yok. Çünkü Alfa’nın
savaş sonrası güzel coupeler
geleneğinin (Giulietta Sprint,
Giulia GT, Brera) bir takipçisi oldu.
Mükemmel orantılar, süsten, abartıdan
ve günümüz Barok otomobil
modasından tamamen uzak tarzıyla
harika bir otomobil. Tasarımıyla
otomobil tutkunlarının nefesini
kesiyor olsa da günleri sayılı:
Alfa, bu otomobilin bir halefini
yakın gelecekte üretmeyi planlamıyor.
~
Mini Cooper

Bir klasiğin kopyası da klasik olabilir mi?
Bize göre bu sorunun cevabı evet, özellikle
de yeni Mini kadar güçlü bir karaktere sahipse.
Aslına bakılırsa yeni Mini, öncüsünün
bir kopyası değil, örnek aldığı modelin adını
da kullanan bir yeniden yorumlama. Ayrıca
Mini, küçük otomobil arenasında, başka
hiçbir otomobilin sunamadığı sürüş
özelliklerine ve optik bir tarza sahip. Bugünlerde
model yelpazesi çeşitlenmiş olsa
da en uyumlu karosere hala 2001 yılında
tanıtılan 3 kapılı versiyon sahip.
Bu tür büyük başarılarda
halef bir model üretmek genellikle
başarısızlıkla sonuçlanır ve burada da
benzer bir durum yaşanıyor: İkinci kuşak
Mini, 2011 model kardeşi kadar “saf” değil
ve bu trend sonraki Mini kuşaklarında da devam
edecekmiş gibi görünüyor.

Land Rover Defender

Eğer “geleceğin klasiği” yakıştırması
bir araca yapılacaksa o Land Rover
Defender olmalı. Çünkü Defender,
daha piyasaya çıktığı ilk gün bir klasik
olarak kabul edildi. Bu statünün
nedenleri ise gayet belirgin. İlk olarak
Defender, benzersiz ve karşılaştırma
yapılamaz bir araç. İkinci neden
ise formunu fonksiyonelliğin belirlemiş
olması. Yani bir dizaynı yok,
sadece fonksiyonel. Ayrıca bir o kadar
da klasik: Neredeyse hiçbir şeyden
ödün vermeyen ve sadece işini
yapmak için doğmuş bir ulaşım aracı.
Böyle bir şeye de zaten sadece
Land Rover cesaret edebilirdi. Diğerleri
de benzer şeyler denediler
ama dayanamadılar. Defender’a benzetilebilecek
en uygun araç herhalde
Mercedes’in G Serisi olabilir. Peki
ama bu klasik daha ne kadar hayatta
kalacak? Tutucu İngilizlerin en
azından birkaç yıl daha üreteceğine
kesin gözüyle bakıyoruz.
~
Citroen C6

Klasikleri pazarlamacılar yaratamaz. Onları dayatamaz
veya yaratamazlar. Klasikler kendi kendilerine
klasik olur. Aslına bakılırsa bu gerçeği Citroen’den daha iyi bilen
bir marka yoktur herhalde. Ya da şöyle mi desek: Bilirdi. Çünkü
CX’in zamanlarında yani yaklaşık 20 yıldır Citroen’de böyle bir otomobil
yok. Yoksa var mı? Satışları çok düşük kalan C6’nın klasik olma
potansiyeli var. Tamam, tasarımcıların bunun için çok uğraştıkları kesin.
Ancak böyle benzersiz, hidropnömatik ve rakiplerinin
tamamından farklı sürüş özellikleri
sunan bir otomobil, uzun bir süre
boyunca Citroen’de de olmayacak.

Mercedes C 63 AMG

Bu şey gerçekten çılgınca: Fazla dikkat
çekmeyen, ağır başlı, hatta emekliler
tarafından bile tercih edilen bir aracı
alıp Almanya’da üretilmiş en büyük V8
motorla donatmak! Başka sorusu olan?
Evet, 6.2 lt hacimli, 457 HP güç ve 600 Nm
tork üreten bir makineden söz ediyoruz!
Dört yüz elli yedi HP! Hem de bir C Serisi’nde!
1960’larda bu kadar güce, Amerikan
Muscle-car klasiklerinin en üstünleri
sahipti. Bugünse benzer bir şeyi Daimler
bizlere sunuyor. Tek soru, bunun
ne kadar daha devam edeceği? Çünkü HP
canavarlarının ve mutlak sürüş makinelerinin
devri yavaş yavaş ama emin
adımlarla ve tekrar açılmamak üzere kapanıyor.
Durum böyle olunca C 63, üretimden
kalktıktan hemen sonra, HP çılgınlığının
güzel kabul edildiği günlere
gönderme yapan bir klasik olacak.
~
Alfa Romeo 159 SW

Stationların Alfa için geleneksel anlamda “yanlış bir disiplin” olduğunu zaten biliyorduk.
Ancak bu spor station da kesinlikle “normal” bir station değil. Başka şekilde dile
getirelim: 159 SW’den daha güzel bir station var mı? Bu otomobil Alfa için
çok trajik bir çağda piyasaya çıktı: Çok çekici ve Alfa’ya yabancı
olduğumuz yüksek kalitede otomobiller ürettiği ancak
insanların bunu bilmediği veya bilmek istemediği zamanlar.
Kimileri o günleri hatırlamak istemeyebilir,
ancak kim bilir, belki de yakın bir
gelecekte insanlar, 159 SW’ye, firmanın
en güzel dizayn günlerinin
bir ürünü gözüyle bakmaya
başlayabilir. Bu durumda
159 SW de hakkıyla
bir klasik haline
gelir.

VW Beetle Cabrio

New Beetle Cabrio öldü. Ancak
özellikle Almanya’da bir tane arıyorsanız,
birkaç tane sıfır kilometre
örnek bulabilirsiniz. Peki ama insan
neden böyle bir şeyle uğraşsın ki? Çünkü
Beetle, özellikle de Beetle Cabrio,
kendine özgü bir çekiciliğe sahip bir
otomobil. Süsten ve abartıdan uzak,
ayrıca sadece bir kısmı açılan yalancı
cabriolardan veya sportiflik adına
birçok şeyden ödün vermenizi
gerektiren
otomobillerden biri değil. Ayrıca kullanımı
kolay, konforlu, güncel modayla
alakası olmayan ve özellikle de
tamamen üstsüz bir otomobil. Bilindiği
gibi öncüsü, tartışmasız bir klasikti.
Şimdiyse sıra, New Beetle Cabrio’nun
klasikler ligine dahil olmasında.

~
Mercedes G-Modell

Eğer Mercedes bir Land Rover
Defender geliştirseydi, bu G Serisi
olurdu. G Serisi’nin üretimi
1976’da başladı. Ancak çok
daha pahalı, çok karmaşık
ve her yönüyle
mükemmel bir araç.
Ağır iş için yaratılmış
bir ağır arazi aracı olması,
her şartta ilerlemeye
devam edebilmesi,
dizayn talepleriyle
hiç ilgilenmemesi,
pazarlama kurallarına
tamamen karşı çıkması ve
çevre baskılarını kaale bile almaması,
G Serisi’nin Defender ile ortak
noktaları. G Serisi işte bu nedenle
bir kült ve bu kadar başarılı
olabildi. Yerini alacak
bir model geliştirmek
mantıksız olurdu. Yeni
modelden bir şeylerden
feragat etmesini
beklemek de
G Serisi’nin ününü sulandırmaktan
öteye gidemezdi. G
Serisi, yani Almanların Land Rover’ı
bir süre daha bantlarda kalmaya
devam edecek.

Citroen
Pluriel



Hatchbak,
binek
cabrio, cabrio
pikap… Tabi ki
hepsi bir arada. Deha
ürünü, değil mi? Ancak
tam cabrio haliyle sadece
güney ülkelerinde kullanılabiliyor.
Çünkü bu durumda tavan
kirişlerinin araçta taşınmasına imkan
yok, yani garajınızda veya yanınızdaki
konuğunuzun dizinde durması gerekiyor.
Sadece bunlar bile Pluriel’in “garip”
veya sıra dışı kabul edilmesi için yeterli. İşte bu
nedenle bir klasik de olacak.
~
Chrysler 300C

Amerikan karakteri yansıtan
bir otomobil nasıl olmalı? Ancak
bu araç, bir pikap olmamalı,
1960’ların asfalt gemileri görünmemeli
ve Avrupalı veya Japon bir
Amerikan taklidi de olmamalı. Bu
sorunun cevabını kimse bilmiyordu.
Chysler hariç: 300C. Güçlü, heybetli,
aşırı cool ve uluslararası tek tip
dizayn anlayışının tamamen dışında.
Uzun bir süre daha bizimle birlikte
olacak yeteneğe de sahip. Ancak şu
anki görünümünü koruması zor. Tasarım
kesinlikle yumuşayacak. Sadece
yumuşayacak olması bile 300C’nin
klasik olmasını sağlayacak.

BMW 1 Serisi

Eksikliğini onu kaybettiğimizde
hissedeceğiz:
BMW’nin başarı reçetesinin
ana unsuru olan arkadan
itişe sahip bir kompakt.
Evet, 1 Serisi’nin zamanı bitiyor.
Hem de şu andaki görünümü tamamen
yok olacak. Yeni 1 Serisi eylül ayında
piyasaya çıktığında daha geniş, daha
uzun ve daha ağır olacak. Yani kompakt olabilme
sınırlarını aşacak. Tamam, coupe ve
cabrio karoserlerle güncel 1 Serisi bir süre daha dayanabilir
ama bu durum, bu klasik BMW’nin kaderini değiştirmeyecek. 1960’lar ve 70’lerin
02 Serisi’ne yapılan göndermeler de bu otomobille sona erecek. Model yelpazesindeki
eksiklik ise “sıradan” önden çekişliler dolduracak. İşte bu nedenle 1 Serisi
çok güçlü bir klasik adayı.

~
Renault Laguna Coupe

Küçük bir kıvılcımla insanın içini ateşleyen coupeler
Fransa’da köklü bir gelenek ve bunları genellikle Peugeot
üretirdi. Bu nedenle can düşmanı Renault’nun coupe
konusunda ders verecek başarıda bir otomobil üretmiş
olması çok şaşırtıcı. Laguna Coupe, Peugeot 407
Coupe’nin şıklığını gölgede bırakan bir otomobil
oldu. Bunun dışında Laguna Coupe, sınıfındaki diğer
modellerin de çekinmesi gereken bir otomobil
oldu. Tüm bunlar başarılı satış
rakamları için iyi argümanlar
olmasına rağmen
Laguna, piyasada o
kadar tutulmadı. Diğer
taraftan düşük
satışların neden
olduğu enderlik
de Laguna Coupe’nin
klasik adayı
olma ihtimalini
güçlendiriyor.

Lotus Elise

16 yıl önce Elise piyasa çıktığında Lotus hayranları
çok sevinmişti. Ayrıca sevinenler bu kadarla da sınırlı
değildi. Çünkü bu otomobille küçük ve ilerici
bir firma, modern bir spor otomobilin gerçekten hafif
ve kompakt olabileceğini kanıtlamıştı. Tabi ki bunun
için otomobilin, sadece en gerekli şeylere
konsantre olması ve hiçbir şeyden ödün vermemesi
gerekiyordu. Bu reçete doğrultusunda Elise, büyük
şovunu küçük bir motorla yapıyordu. Gerçekten de
Avrupa yollarında bu
otomobili rahatça geçebilecek
araçların sayısı yok denecek azdı. Bu haliyle
Elise, kurucu Colin Chapman’ın düsturunu da tam
olarak destekliyordu: Hafifleterek daha hızlı olmak.
Ancak bugünler de geride kalacak, çünkü Lotus da
şu sıralar güç ve lükse yönelmeye başladı. Durum
böyle olunca son safkan Lotus olarak Elise’in klasik
olma ihtimali çok yüksek.
~
Fiat Panda

İlk Panda bile bir klasik oldu. Örneğin VW Dizayn
Şefi Valter de’Silva, Panda’yı “dizayn ikonu”
olarak nitelendiriyor. Ancak halefi de dizayn olmaya
aday: İç mekanın ekonomik kullanımı konusunda
ders veriyor, en küçük alanda 4 kişi için yer sunabiliyor,
4 kapıya ve akıllıca hazırlanmış detaylara
sahip, cep boyutlarında ama eksiksiz bir
binek… Panda, Fiat’ın yıllardır sahip olduğu tüm
yeteneklerin bir temsilcisi. Acaba 2003 yılında piyasaya
çıkan Panda’nın halefi de bunları devam
ettirebilecek mi? Kristal küremiz bize “hayır” cevabını
veriyor.

Sonuç

Kendinizi bu yorumlara inanmaya zorunluymuş gibi
hissetmeyin. Çünkü bizler de 20 yıl sonra insanların
ne düşüneceğini bilemeyiz. Ancak
haberimiz için seçtiğimiz
bu otomobillerin klasik olma
şansları bayağı yüksek. En
büyük favorimiz ise 6 silindirli
motora sahip BMW 130i


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.