Klasik benim için tam bir tutku

Otomobil bir tutku işi. Hele
de klasik otomobiller sabır,
emek ve zaman gerektiren,
çok detaylı bir hobi. Erkek
egemen bir otomobil kültüründe,
klasik otomobil tutkusuyla dolu
kadınların da olduğunu görmek
oldukça sevindirici bir gelişme.

Türkiye’nin klasik otomobil konusundaki
ilk sivil toplum kuruluşu
olan Klasik Otomobil Kulübü’nün
Genel Sekreteri de başarılı bir kadın
yönetici; Tuna Arsay. Arsay’la
klasik otomobil tutkusunun nasıl
başladığından kulübün faaliyetlerine
ve yakın zamanda organize
edecekleri Casa Klasik Otomobil
Cumhuriyet Rallisi’ne kadar, çok geniş
bir yelpazede, keyifli bir sohbet
yaptık. Sohbetimize, Tuna Arsay’ın
çok sevdiği otomobillerinden 1955
model Cadillac Eldorado ve yine
1955 model Ford Thunderbird de
eşlik etti.

Klasik otomobillere karşı olan ilgisinin
nasıl başladığını sorduğumuzda
Tuna Arsay sözlerine şöyle başlıyor;
“Aslında ilk gençlik yıllarımdan beri
klasik otomobillere karşı hep bir
merakım, ilgim vardı, yollardaki
eski dönemi çağrıştıran araçları gördüğümde
heyecanlanırdım, onları
hayranlıkla izlerdim. Hatta Taksim
– Bostancı arasında yolcu taşıyan
dolmuşların bile benim için ilgi
çekici bir yönü vardı. Daha sonrasında
ise eşim Cengiz Arsay’ın da
klasiklere olan merakı nedeniyle,
klasik tutkusu bende daha da gelişti.
Bundan tam 21 yıl önce, yani 1990
yılında, Klasik Otomobil Kulübü,
bu konuda faaliyet gösteren ilk sivil
toplum kuruluşu olarak faaliyete
geçti. Rahmetli Mehmet Arsay ve
eşim Cengiz Arsay da kulübün kurucu
üyeleri arasında yer alıyordu.
Ben ise Klasik Otomobil Kulübü’ne
1995 yılında üye oldum.

Klasik otomobil tutkusu için çokça
emek ve vakit harcamak, bu işe
gönülden bağlı olmak, sevmek gerekiyor.
Bakım ekibimizle birlikte
araçların belli bakımlarını yapmaktan,
bu araçlara emek harcamaktan
hoşlanıyorum. Yedek parça bulmak
için seyahat etmek bile gerekiyor
zaman zaman, yurtdışındaki bit
pazarlarında, başka satıcılarda kolay
kolay bulamayacağınız özel bir
parçayı, bazen tesadüf eseri, çok
ucuz bir bedelle bulabiliyorsunuz
ama daha önce de belirttiğim gibi,
çok emek isteyen bir uğraş. Ben
tente tavandan yağmurlu havada
su girmesini, su giren bölümlere
mendil tıkamayı, yavaş çalışan
ve yılların yorgunluğunu taşıyan
cam sileceklerini, zemininden su
alan otomobilin içindeki ıslanmış
moher halısının kokusunu seviyorum.
Amacım konfor veya ulaşım
olduğu zamanlarda tabi ki modern
otomobilleri de kullanıyorum ama
günümüz otomobilleri, bana klasik
araçlar kadar keyif veremiyor.

Klasik Otomobil, Türkiye çapına,
Anadolu’nun her yanına yayılmış bir
tutku. Bu tutkunun sadece elit bir
kesimin ilgilendiği bir uğraş olarak
görülmesini istemiyorum. Aslında
her otomobil meraklısı, bütçesi ve
imkanları dahilinde, küçük bütçelerle
de bu hobisini tatmin edebilir.
Örneğin bizim kulübümüze üye
olmak için ille de klasik otomobil
sahibi olmak gerekli değil, ama bu
araçları sevmek, buna gönül koymak
önemli. Sadece İstanbul’da 4
tane klasik otomobil müzesi (Ural
Ataman, Rahmi Koç, Mehmet Arsay
ve Sabri Artan müzeleri) var. Türkiye
çapında birçok klasik otomobil
kulübü ve derneği var. Yakın zaman
önce Klasik otomobiller için ulusal
çapta federasyon kuruldu. Tüm bu
kulüp ve organizasyonlar, bu federasyonun
kucaklayıcı çatısı altında
toplanıyor. Klasik otomobil meraklılarının
da sıkıntıları var; klasik bir
araç ithal etmek için minimum 18
bin dolarlık bir alt sınır var. Daha
düşük fiyatlı bir araç ithal etseniz
dahi, minimum 18 bin dolar bedel
üzerinden vergi ödemeniz gerekiyor.
Ayrıca yedek parçaların ithalatı
da ayrı bir sorun. Federasyonun tüm
bu sorunlara ve yasal mevzuattaki
eksikliklere zaman içerisinde çözümler
üretmesi bekleniyor”.

Tuna Arsay Genel Sekreterliği’ni
yürüttüğü Klasik Otomobil Kulübünün
faaliyetlerini de şöyle özetliyor;
“Kulübümüzün FIVA (Uluslararası
Klasik Otomobil Kulübü) ile bir
anlaşması var. Bu anlaşma çerçevesinde
Türkiye’de klasik otomobil
rallilerini kulübümüz organize ediyor.
Bu yıl, sırasıyla 23 Nisan ve 19
Mayıs’ta iki farklı ralli düzenledik.
Bu üç yarışlık bir şampiyona olacak
ve bu şampiyonanın üçüncü ayağı
da 28-30 Ekim tarihleri arasında
gerçekleştirilecek olan Casa Klasik
Otomobil Cumhuriyet Rallisi
olacak. Bu organizasyon için çok
heyecanlıyız. Çünkü 28 Ekim günü
İstanbul’dan start alınacak, Bolu üzerinden
Ankara’ya gidilecek ve asıl
etaplar Ankara civarında koşulacak
ve finalde de tüm bu klasik otomobiller,
30 Ekim günü, saat 11.00’de
Anıtkabir’i ziyaret edecek. Cumhuriyetin
88. yılında 88 klasik otomobille
Ata’mızı ziyaret etmek istiyoruz.
Yurtdışından, Yunanistan ve
Romanya Otomobil Kulüpleri’nden
de ralliye katılımlar olacak.
Kulübümüzün amaçlarından biri de klasik otomobilleri halka tanıtmak,
sevdirmek. Bu amaçla yürüttüğümüz
organizasyonlar ve sosyal
sorumluluk projelerimiz var. Klasik
otomobilleri insanların görebileceği,
dokunabileceği alanlara götürüyoruz.
Örneğin, en yakındaki aktivitemiz
8-9 Ekim tarihlerindeki, Bursa
Osmangazi Rotary Kulübü’yle birlikte
düzenleyeceğimiz Bursa Klasik
Otomobil Turu olacak. Bu turun
amacı, kanser hastası çocukların
teşhis ve tedavisine yönelik cihazların
satın alınarak Bursa Uludağ
Üniversitesi’ne bağışlanması. Ayrıca
Özürlüler Vakfı’yla irtibat halindeyiz.
Bunun haricinde lösemili
çocukları klasik otomobillerin içine
oturtup, bu keyfi hissetmelerini sağlama
projemiz de var. Ayrıca klasik
otomobil tutkunlarına, bu otomobillere
nasıl bakım yapılabileceğini
göstermek istediğimiz atölye çalışmaları
projelerimiz de bulunuyor.”
Tuna Arsay’a, klasik otomobil tutkusu
olan ve hobiye yeni başlayan
insanlara hangi tavsiyelerde bulunabileceğini
sorduk. Arsay sorularımızı
şöyle cevapladı; “Öncelikle
toplumda yanlış bir bilgi var, bunu
düzeltmemiz gerek. Klasik otomobil
sahibi olmak için çok paraya ihtiyaç
olduğu doğru değil. Anadolu’da hala
garajlarda muhafaza edilen, iyi durumdaki
otomobiller var, belki hiç
kullanılmamış araçlar var. Bu işi sevenlerin
bunları bulup restore etmeleri
mümkün. Kulübümüzle de irtibata
geçerek yardım almaları, bilgi
desteği almalarını da önerebilirim.
Bu işi seven insanlarla tanışmaları,
pikniklere, rallilere gelip kaynaşmaları
çok önemli. Aslında klasik
otomobil tutkusu bir sosyalleşme
aracı aynı zamanda. Pikniklerde,
rallilerde, sosyal buluşma ortamlarında,
ortak tutkusu klasik otolar
olan birçok yeni aileyle tanışmak,
bütünleşmek, otomobillerle ilgili
sohbet etmek, herkesin kendi ilginç
anektodlarını dinlemek, müthiş keyif
veriyor.

“Klasik otomobilin tanımı nedir?”
diye sorduğumuzdaysa Tuna Arsay
şöyle cevaplıyor; ”Bir otomobilin
klasik sayılması için kendi döneminin
ruhunu yansıtması gerekiyor,
sadece yaşlı olması ya da az üretilmiş
olması yeterli değil. Klasik
otomobilin zevkine, ona hem sahip
olarak, onu mümkün olduğunca
fazla kullanarak, bakımlarını mümkün
mertebe kendi başına yaparak
ve emek sarf ederek varılıyor.
Özellikle Ford Thunderbird’ümü 4
mevsim, her gün, trafik şartlarında
kullanmaya çalışıyorum. Yeter ki
gideceğim yerde uygun bir otopark
olduğunu bileyim.”

Tekrar soruyoruz; “Peki kadın sürücülerin
klasik otomobildeyken de,
erkek sürücüler tarafından trafikte
sıkıştırıldıkları, tacize uğradıkları oluyor
mu?”… Tuna Hanım bütün içtenliğiyle
cevaplıyor; “Bu otomobilleri
kullanırken çok rahatım, yoldaki
herkes bana sevgiyle el sallıyor,
hiç taciz edilmiyorum, oysa güncel
araçlar kullandığımda, hem kadın,
hem de erkek sürücülerin trafikteki
tacizine maruz kalıyorum. Trafik
kurallarına saygılıyım, ama haksızlığa
tahammülüm yok. Hele de gişe
sırasında hakkımı yemek isteyen
sürücülere asla yol vermem, klasiklerden
birini kullanıyor olsam bile,
kaportaya zarar vermeyi göze alırım,
yine de hakkımı yedirmem.”

Tuna Arsay’dan, fotoğraf çekimlerinde
bize eşlik eden, Cumhuriyet
Rallisi’nde de kullanılacak iki otomobilden
kısaca bahsetmesini istedik.
“Kırmızı otomobil 1955 model
Cadillac Eldorado. Öncelikle otomobillerde
kuyruk akımının görüldüğü
ilk model ve 1955 yılında ABD’de
paranın satın alabileceği en lüks donanımlı
ve en pahalı model. 5.4 litrelik
V8 motora sahip. Çift karbüratör
ve çift hava filtresinin bulunduğu
muhafaza kabı bir yarasa formunda
ve bu sadece Eldorado’da bulunan
bir özellik. Convertible tente tavan
elektrikli mekanizmayla çalışıyor.
4 ileri otomatik, hydramatic şanzımanlı.
Bu otomobili İstanbul’da
bulup 13.500 TL’ye satın aldık ama
kondisyonu kötüydü, yoğun bir restorasyon
sürecinden sonra bu hale
getirebildik. Beyaz otomobil ise yine
aynı dönemin spor otomobillerinden,
1955 model bir Ford ThunderBird.
ThunderBird’in özelliği ise
ABD’deki iki kişilik, ilk seri üretilen
spor otomobil olması. Üç yıl içerisinde
25 bin adet üretilmiş. Manuel
kumandalı bir tente tavana, 4.8
lt hacimli, 212 HP’lik bir V8 motora
sahip. Gündelik yaşamda mümkün
olabildiğince kullanmaya çalışıyorum,
yalnız tentesini kumanda
etmek biraz zahmetli, kas gücü gerektiriyor…


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.