İkinci yüz

Bazı olayların bilincinize etki etmesi için zaman
gerekir. Örneğin Alfa 4C… Eğer bu otomobilin
seri üretimine gerçekten karar verilirse,
Alfa Romeo’nun trafiğe çıkma iznine sahip
ortadan motorlu ikinci otomobili olacak.

Bu otomobillerin ilki, çok az üretildiği için
şu anda piyasadaki en ender otomobillerden
biri olan Tipo 33 Stradale’ydi. 160 adetten
fazla üretilen çağdaşı Ferrari 250 SWB’nin
fiyatı şu anda yaklaşık 2 milyon Euro civarında.
Sadece 18 adet üretilen Tipo 33
Stradale’nin yanında bu Ferrari, büyük
seri üretim gibi kalıyor. Uzmanlara
göre 1967-69 yılları arasında üretilen
18 örnekten birine sahip olmak isterseniz,
en azından 2 milyon Euro’yu
gözden çıkarmanız gerekecek.

Bir 4C’ye sahip olabilme şansınız
ise daha yüksek: Eğer söz verildiği
gibi yılın sonunda seri üretime
geçerse 4C’nin satış fiyatı 45 bin
Euro’dan çok fazla olmayacak.
Tipo 33’ün tahmin edilen fiyatının
yüzde 2.25’ine denk gelen bu
rakam, Alfa’nın ikinci ortadan
motorlu sporcusu için kesinlikle
yüksek değil.

Başka bir şekilde söylersek:
Bir Stradale’ye ödeyeceğiniz
parayla 40’tan fazla 4C satın
alabilirsiniz. Ayrıca Arese’deki
Museo Storico Müzesi’nde
sergilenen otomobil için belirlenen
sigorta bedelinin çok
daha yüksek olduğunu da
hatırlatmamız gerekiyor.

4C ise şu anda türünün
tek örneği ve tabi ki satılmıyor.
En azından mühendis
Lorenzo Ramaciotti bunun
sözünü veriyor.

Fiyat Dizayn Şefi Ramaciotti
eserini bizlere gayet sakin ve
bilgilendirici bir şekilde tanıtıyor,
hangi tipik Alfa stil elemanlarına
sahip olduğunu
gösteriyor ve bunları Alfa tarihindeki
efsanevi spor otomobillerle
bağlantılarını açıklıyor.

63 yaşındaki tasarımcı, ilk
ortadan motorlu otomobiller
piyasaya çıkmaya başladığı sırada
Torino’daki Politecnico’da
eğitim gördüğünü hatırlatarak
ekliyor: “Tipo 33 o günlerde,
bazı tasarımcıların kendi ortadan
motorlu otomobillerini yaratırken
örnek aldıkları otomobildi.”
Bu sırada tasarımcı, 44 yaşındaki
Alfa’nın yuvarlak hatlı arka kısmını
göstererek hangi çizgilerin 4C’de
tekrarlandığını gösteriyor.

Ramaciotti, Giugiaro Iguana ve
Bertone Carabo gibi 33 bazlı birçok tasarımın
aşırı köşeli hatlara sahip olmasını
ve bunların “ilerici” kabul edilmelerini
ilginç buluyor: “Ancak bugün,
geçmişin 33 Stradale ve 1968 model 33 Pininfarina modellerinin
yuvarlak ve
organik hatlara geri
döndük.”

Ramaciotti ne anlatmak
istediğini çok
iyi bilen bir tasarımcı.
Çünkü sadece bir mühendis
değil, 1998-2005
arasında Pininfarina’nın
Genel Direktörü’ydü. En
sevdiği otomobili sorduğumuzda
nazik Modenalı
gülümsüyor ve cevabı vermeden
önce kısa bir süre
bekliyor: “Pininfarina’da birçok
otomobilin seri üretime
hazırlanmasına eşlik ettim. Ancak
benim en çok sevdiğim iki
otomobil Ferrari 456 ve Peugeot
406 Coupe’ydi.”

Ramaciotti, 4C’yi sadece bir
retro otomobil olarak şekillendirmeyi
düşünmemiş: “Bunu değil,
2010’lu yılların dizayn dilini konuşan
bir otomobil istiyorduk.” Ramaciotti
ve Centro Stile’deki (artık
Arese’de değil, Torino’da) ekip arkadaşları
bunu kesinlikle başarmışlar.
Serbest çalışan bir tasarımcı olan
Franco Scaglione’nin eserlerinden
biri olan 33 Stradale çağının en etkileyici
spor otomobillerinden biri olmasına
rağmen 4C de bu otomobilin altında
ezilmeyecek kadar çekici bir otomobil.

Aslına bakılırsa 4C, ultra alçak (yüksekliği
sadece 99 cm) bir otomobil olan
Stradale’nin yayında biraz büyük kalıyor.
Ancak kokpite geçmeye çalıştığınız anda
4C’nin de küçük bir spor otomobil olduğunun
farkına varıyorsunuz. Boyu sadece
4 m, dingil mesafesi de 2 bin 400
mm olunca geriye, iri yarı meslektaşımızın
rahat edebileceği bir genişlik kalmıyor.
Denemeler sırasında meslektaşımız,
en doğru başlangıcın sağ bacağını aracın
mümkün olduğunca derinliklerine uzatmak
olduğunu anladı. Hemen ardından
kalçanızla nazik bir dönüş yapıp sert spor
koltuklara doğru kaymanız ve son olarak
da sol bacağınızı içeri çekmeniz gerekiyor.
Tabi ki bu işlemler, boyu 1.85 m’den uzun
insanlar için gayet zorlu bir jimnastik antrenmanına
dönüşüyor. Çektiğimiz zorluğu
gören Ramaciotti hemen teselliye başlıyor:
“İç mekan böyle kalmayacak.”

Motosikletleri andıran göstergelerin seri
üretimde de kullanılacağı ise hoş bir açıklama
oldu. Büyük bir devir sayacına ve küçük
bir bilgi ekranına sahip küçük gösterge
panelinde, Ducati modellerinin ve Ferrari
Italia’nın izlerini görmek mümkün.

Otomobilin çift debriyajlı şanzımanı,
orta konsoldaki düğmeler ve direksiyondaki
küçük kollarla
kontrol ediliyor. 1.8 lt’lik
direkt enjeksiyonlu ve turbo
beslemeli motorun seri
üretimdeki gücü hakkında Ramaciotti bir açıklama yapmaktan kaçınıyor. Eğer performans ağırlığının
4 kg/HP civarında olacağı düşünülürse, gücün 240 HP civarında
olacağını söylemek çok uzak bir tahmin olmaz herhalde.
Alfa mühendisleri için aracın performansı çok önemli: 0-
100 km/s hızlanma süresi 5 sn’nin altında, maksimum hızı
ise en azından 250 km/s civarında olacak. Motor ve şanzıman
ise farklı Alfa modellerinde zaten kullanılıyor.

Ramaciotti aracın ağırlığını (daha doğrusu hafifliğini)
korumak istediklerini söylüyor. Bu çerçevede
karoser karbon-fiber destekli plastikten, ön ve arkadaki
darbe emici bölgeler ise alüminyumdan
üretilecek. Burada ekip ağırlığı 850 kg civarında
tutmanın sözünü veriyor. Bu söz hem çok
iddialı hem de pahalı ve ender öncüsüne uygun.
Çünkü Tipo 33 Stradale’nin ağırlığı sadece
700 kg. Otomobilin arka aksın hemen
önüne yerleştirilen 2.0 lt’lik V8
motoru, çift ateşleme ve enjeksiyon
sayesinde 235 HP güç üretiyor.
Aslına bakılırsa bu otomobilden
sadece 15 tanesi müşterilere
teslim edilmiş. 3 adedi ise birer
dizayn çalışması olarak
saklanmış. İşte fotoğraflardaki
otomobil de bu
saklanan örneklerden
biri. Ortadan motorlu
yeni bir Alfa’nın
zamanı geldi.
Tabi üretim
adedi 18’den
kat kat fazla
o l m a k
kaydıyla…

Sonuç

Alfa 4C, doğru
yönde atılmış bir
adım

Birçok ülkede
Alfa fanatikleri,
markanın
verdiği her yaşam
sinyalini
bayram gibi karşılıyor. Techno Classica’daki
çok sayıdaki Alfa kulübü ve Alfa
parçacısının stantlarını ve klasik Alfa
Romeo modellerini görebilseydiniz,
insanların bu yeni Alfa Romeo’yu ne kadar
yüksek bir heyecanla beklediklerini
de fark ederdiniz. 4C Concept doğru
yönde atılmış bir adım. Çünkü Fiat
Grubu içinde Alfa’yı anlayan, Cuore
Sportivo’ya pazarlama saçmalıklarından
daha fazla önem veren yöneticiler
olduğunu kanıtlıyor. Ancak 4C tek başına
yeterli olamayacak: 1500 adetlik
üretimin Alfa’ya ilkbaharı getirmesi imkansız.
Çünkü logosunda Lombardia
Haçı’nı ve Visconti Yılanı’nı kullanan
m a r k a n ı n ,
1960’lar ve 70’lerdeki
başarılarla
dolu tarihiyle bağlantı
kurabilmesi
için çok daha fazla çaba harcaması gerekecek.
Neticede Alfa, sadece isimleri
o şanlı günlerden alınmış otomobiller
değil, o efsanelerin ruhlarını da taşıyan
otomobiller üretmeli. Zamanının
BMW’lerine hep kısa çöpü çektiren
Giulia Super gibi otomobiller… Gücü,
fiyatı ve imajıyla Porsche 356’ya kafa
tutan Giulietta Sport gibi otomobiller…
İkinci Dünya Savaşı sonrasının spor otomobil
klasiği olan ve 1966-93 arasında
bantlarda kalmayı başaran Spider
gibi otomobiller… Bu sayede Henry
Ford’a ithaf edilen şu söz de yeniden
anlam kazanacaktır: “Ne zaman bir Alfa
Romeo görsem şapkamı çıkarırım.”


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.